Yazmak zor.
Neyi mi? Üstüne birçok söz söylenmiş olan, yine birçoğumuzun başına gelen, fakat bir türlü sindiremediğimiz bir gerçeği.
Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi gerekmiyor ya. Yarısına varmamışken, tam tadına doyamamışken düşüverir elinden. Bakakalırsın. Peki ne yaparsın? Çöpe mi atarsın? Keşke... Yoksa yıkayıp sulu sulu, ilk tadından eser olmayan bambaşka bir şeyi geveleyip durur musun ağzında? Ben ikinciyi yapıyorum her seferinde.
Kızmıyorum Elma'ya.
Ama kırılıyorum.
"Sen uzattığın eli tutmayan ele mi dargınsın, yoksa onu tutmayacak birine uzattığın için kendine mi kızgınsın?" diyor ya Mevlana, ben kendime kızıyorum. Büyük büyük hayaller kuruyorum, öyle beklentilere giriyorum ki; gerçekleşmeyince de çok üzülüyorum.
Oysa ne güzeldi hayallerim.
Ama ben ne zaman öğreneceğim?
2 haftada 2 çok sevdiğim insan bana aynı duyguyu yaşattı. Evet, onlar benim aklıma her gün uğrayan, zihnimi kurcalayan kişiler olma ayrıcalığına sahip olabilir. Ama bu benim, onların tanıdığı binlerce kişi kervanından yalnızca bir kişi olmamı değiştirmez ki.
ne de sevimli bir blogunuz varmış, doğrusu tannıdığıma çok sevindim:)
YanıtlaSilBen de dün keşfettim blogunuzu :) çok memnun oldum :)
YanıtlaSilŞahane bir yazı gerçekten.
YanıtlaSilBende elmaya kızamıyorum çoğu zaman kırılıyorum ama tabi kendime kızmama engel değil.
Kendime kızdınlığım elimi uzattığımdan daha çok.
Bunun bir çözümü yok sanırım. Böyle gelmiş böyle mi gidecek acaba...
Rabbim ferahlık güzellik versin inşallah canım benim..
Sevgiler ^^
Ablacım ben de geçen gün maillerini okudum ve selam vermeyi düşünüyordum sana, bu yazı vesile olmuş ne güzel, sen benden önce davrandın ama :) Amin diyorum güzel duan için. Rabbim sana da ferahlık versin(:
YanıtlaSil